7 Kasım 2015 Cumartesi

BEFORE


Beş altı yıl kadar önceydi sanırım onlarla tanışalı...
Fotoğrafların diğital ortama basılı olmadığı zamanlarda çekilmiş, sırt çantalı boydan askılı bir elbise ve içinde ise  kısa kollu bir tişörtümle ,uzun sarı iri dalgalı saçlarım ve  keşfetme arzumun gözlerimden yansıdığı o fotoğraf. 22 yaşındayım...Bir süre başucu resimlerinden biri olduğundan net aklımda.... Hırkalarımı ben de genelde belime bağlardım,gerektiğinde kullanayım diye .

Before Sun Rise
Bu film beni o zaman bir kaç gün kendime getirememişti...Eskiden ne kadar samimi , doğal,masum ve korkusuz olduğumu  hatırlatmıştı..İkisini izlerken ,ben de onlarla konuşuyordum...Bilmiyorum herkese mi böyle oluyor ama...Bir günlük biletler, tanımak için  sorulan o sorular, seyahetler ve aptallıklar, evet, tam bir aptal olduğunu gösteren  fazla kıvrımlı düşünceler, düşünceli haller....Bölük pörçük gençlik yılları ve  hisler, adeta  sıkıştırılmış ve iki insanda toplanmış....İzlerken ben de geçmiş hayatımı izledim...Söylenen her cümle öyle değerli ki, sanki bana sorulmuş ve cevaplarını da aynı anda ordan ben veriyorum..
-          (Bir yaz ve sorular
-          Sahilde bir yerlerde, "elini aç bakayım falına"...
-           Ayrılıklar
-          Sadece bir günümüz var...
-          Bir kaç saatimiz var
-          Luna park
-          Gün doğuyor
-          Pembe, bunlar da bardak almışlar ,bizimki fincandı )

Bu filmi otuzuma girerken izlemiştim ve tam da filmdeki kızın olduğu yaşlardayken hemen hemen aynı şeyleri hissetmiştim, aynı kıyafetleri giymiştim, aynı hassasiyetlere sahiptim..Yedi sekiz yıl sonra üniverste yıllarımdaki beni, o kızı , o yılları karşımda görüyordum.Hem de tam da o yıllarda çekilmişti..Peki o  zamandan  bu güne  kadar  bana ne olmuştu..Hiç.....Bir kaç şehir, bir kaç  ülke, biraz içe dönük  hüzünler, bayan öğretmen günleri, dostlar, sıkıcı - garip insanlarla zorunlu iletişimler ve hayatımı anlamlandıran değerli öğrencilerim..Bu kısmı gerçekten iyi ki var...Ama duygu yok...Yemek için güzel bir mekan seçiliyor.Masa da  oturuyorsun, tanıştırmalar, aptalca sorular...’’Bir evlilikten ne beklersin ‘’ İçim  şişiyor, kendimi ifade edesim  de gelmiyor .Ne arıyorum ben burada , yurtta ne güzel çocuklarla sessiz film izlerdim diyorum kendi kendime...( Cuma ,cumartesileri etüt yok) Yaşın geldi, geçiyor diyorlar , içim yine daralıyor....Güzel insanlar  yıllar önce hepsi birden , -konuşabildiğim , sevebildiğim ,özgür ,doğal ve  kendim olabildiğim herkes-,  bir şehirden ayrılırcasına ,oradaki binalar gibi adeta, o yıllarda kalakaldılar.....Ve bir daha hiç gelmediler , ve bir daha hiç olmadılar . Bir yanım  eksik yaşarken, işte bu ruhaleti içindeyken bunu izlemiştim, Kaybettiklerim için , içten içe anlamlandıramadığm bir hüzün yaşarken bu film acı acı gülümsetmişti beni...Sana benziyor demişti arkadaşım , filmi tavsiye eden...Geçmişin bir daha gelmeyeceğini, asla öyle doğal ve güzel olamayacağımı anlatıyor diye üzülmüşüm aslında ...Müthiş  önsezim çalışmış yine, öngörü mü demeliyim yoksa. Kıvrak olduğu idda edilen beynim bence sadece  fazla kıvrımlı...Bir elbisenin  askısından, bir yeşilin tonuna kadar her şeyi depo edip, alakasız bir zamanda manyak bir bağ kurup acıdan öldürebilir..Aynı kıvrımlar  mutlu da edebilir tabi...Neyse böyle bir şeydi işte...Ama beni asıl etkileyen Before Sun Set oldu.

Before Sun Set
Aynı gece  bunca düşünce içindeyken birden benim yaşıma geldiler.Güzel olansa gerçekten gelmiş olmaları,filmin on yıl sonra devamı çekiliyor.Makyaj falan değil, gerçekten yaşları ilerlemiş...Kadın biraz yaşlanmış tabi, ama sempatik hala...Birsürü ülke gezmiş, heyecanla anlatıyor yine..Bekar, evlilik bağından ödü patlıyor..Sürekli  karşısındakinin duyması gereken telaşı kendi duyuyor....’Geç kalacaksın’..Arkadaşıma diyorum ki, bu kadın kesin yay burcu ve kadın birazdan diyor...’’Ben yay burcuyum mesela ‘’..Gülüyoruz...Film ilerliyor ve birden ağlamaya başlıyor...Güçlü  özgür kız halleri fora, yalanmış sanıyoruz..Kesinlikle yalan değil ...Hem o, hem  öbürü aslında...Sonra karşısındakinin daha acınacak halde olduğunu  anlayınca birden ‘’oh bee,’’ diyor tabiri caizse. Aslında onu üzgün gördüğü için, unutuyor neden ağladığını ya da kızdığını ..',.Tipik yay burcu halleri, merhametli....En büyük dramdan , komediye geçiş sadece bir kaç saniye...Ama boğazdaki düğüm asla gitmez...Şimdi daha iyi anlıyorum ki, ne yaşarsak yaşayalım o orada duracak...
Senaryo harika...Ayrıca yay burcuyum deyip özelliklerini taşıması kadar ilginç bir detayı başka hiç bir yerde bulamam sanırım...
Bu film, bu film ilkini de zirveleştirdi... Bir gecede fazla şok etkisi olmuştu doğrusu..Otuz yaşındaydım ve yirmili yaşlarıma kendimce benzerlikler bulduğum kadın, otuz lu yaşlarıma da haddinden fazla benziyordu.Zamanda yolculuk, felsefi konuşmalar, yoğun ve samimi duygular..Ve tabi benim bir de kendi kafamdaki kendi sahnelerim...
İşte o yüzden  günlerce etkisini atamadığım bu filmler ve zincirleme hissettirdikleri unutulmayanlarımdandı...Geçenlerde bir arkadaşa verdiğim .harddiskimi televizyona taktım. Onları orda görünce, alalede bir zamanda açtım.Nasılsa izlemiştim, bir kaç sahne seyredip kapatacaktım.  Ama etkisini umutmuşum, zamansız bir zamanda ,takılıp kaldım . .. O cümleler, sadece ''cümle'' değiller..Çok ayrı incelenmesi lazım gelen felsefik alt yapısı olan, duyguyu kitap tadında veren şeyler...Ya ben fazla kişiselleştirdim  -bir anormallik var- ya da bu filmler bambaşka ...

          Kalbe dokunan her şeye sevgiler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder