29 Ağustos 2015 Cumartesi

Anadoluda Avrupa Yaşanıyor,Biz İstanbul'da Sürünelim...

Dün Kastamonu’dan geldim.. İstanbul’da ne kadar ilkel şartlarda yaşadığımı bir kere daha farkettim.. İçindeyken de farkındaydım ama şimdi çok daha iyi biliyorum..Orada yaşam hakikaten huzurlu..Bir sabah arkadaşlarla kahvaltı yapıyorum, sonrasında banka işlerimi hallediyorum ,sonra güzel bir mağazadan alışveriş yapıyor, başka bir gurupla buluşmaya bir mekana gidiyorum. Ve bunları yaparken hiçbir an huzursuz hissetmiyorum . Saat derdi yok, kaygı yok, mutsuz insan yüzleri, yapış yapış tenler, ve samimiyetin sınırlarını zorlayan otobüsler yok…Oturduğumuz bir mekanda sohbet ederken duyabiliyorum karşımdakini. Konuşmalar duyulmasın diye son ses açılmış müzik sesleri yok ve dahası sana ‘’yediysen, kalk da ben de oturayım’’ diyerek mahsun gözlerle bakan insan kalabalığı yok.. Yürüdük daha çok, çay boyunda , sokak aralarında. Yürüyerek ulaşabilmek bir şeylere…Ne huzurdu Allahım…Saatler süren çileli yollar ve sıra beklemeler olmayınca zaman sana kalıyor…İçine bir sürü şey sığıyor….Arkadaşlarla geziyoruz, bir şeyler beğendik.. Yoruldum biraz ,yarın deneriz diyorum.. Tezgahtar mütebessüm,’’ tabiiki ‘’ diyor..-Ne huzur-…Yarın, sonraki gün...Kaybetme kaygısı yok…Dönülmez yollar değil neticede, her şey yerli yerinde.. İstanbul’da alışveriş bile işkence benim için.. ’’Buldun buldun, aldın aldın’’ Bir daha aynı yere gelmek için sarfedeceğin ne para ne de emek karşılamaz almak istediğin şeyi, tabiri caizse astarı yüzünü geçer...Ha bir de evler var tabi ki, ferah evler…Geniş mutfaklar, salonlar. .İçin açılıyor ..Ama benim içim sızlıyor bir taraftan,( ev delisi olduğumdan),’’ İstanbulda nerdeee’’ diyorum kendi kendime.. Yukarda saydığım rahatlığı yaşayanlar var elbette İstanbul’da da ama orta halli olmadıkları kesin. Yani Kastamonu’da bir memur olarak ,İstanbul zenginlerinin hayatını yaşabiliyorsun..Yüzme havuzun, spor salonun, özel terzin, sineman, kendince mekanların, ormanın , denizse denizin....İstemezsen şehirde kalmak 15 dakikada hava alanındasın…Ve bunları kozmopolitan şehirdeki garip ve huzursuz insan yüzleri ile değil, sana benzeyen tanıdık yüzlerle yapabilmek…Ordayken bir kitapçım vardı, yılda bir hafta yüzde elli indirim yapardı. .O dönemlerde öyle çok kitap alırdım ki, o dönemin tüm popüler kitapları hep ordan kalma.. Arkadaşlarla da giderdik, ya da orda karşılaşır ve ellerimizdeki kitapları konuşurduk…Düşünüyorum da kitaplar bile hayatımın daha bir parçasıymış orda.. Şimdi alırsam ancak iternetten alıyorum...Elimde kitaplarla dolaşamam ki onca yolu.. Ben sanırım bir zamanların İstanbul’una aidim ..O yazarların ,şairlerin bahsettiği şehre…Yaşanmışlığını, güzelliğini sap sade saklayan ve iliğine kadar hissettiren şehre…Şimdilerde insan kokusundan başka bir şeyin kalmadığı bu yerde yaşamak değil, ancak mazinin izlerini görmek için ziyaret etmek gerekir… Velhasıl kelam; Ne tamamen köyde yaşamak istiyorum ne de mekanik gürültülü bir şehirde…Tarihi ,kültürü olan ,ve kendini değerli hissettiren , yormadan modern hayatın nimetlerini de sunabilen bir şehre ihtiyacım olduğunu farkettiren Kastamonu ziyaretimden kalanlar bunlardı..Daha doğrusu,kağıda dökülebilenler…Bakalım zaman ne gösterecek…