14 Eylül 2015 Pazartesi

EYLÜL

Eylül geldi yine…Biyolojik saatim çalışıyor..E normal tabi. Hangi Eylül huzurla geldi ki. Yıllar yıllar yıllar…Kaç yıl oldu
EYLÜL
2005-Siyah nokta belirdi, büyümeye hazır
2006- Siyah bir çukur, kara bir delik, içine nüfuz eden o acı…
2007-Bu sefer küçük siyah bir delik, sanki daha az acı
2008-Acı ne ki… Her yer karanlık…Girdap adeta…
2009- Ait değilsin hiçbir yere , misafirlik…Bir garip gri , hüzün ve yalnızlık
2010-vb.
2011-  yine garip bir yer , yine  misafirlik..
2012- … Yine belirsizlik, yine bir yatağa mahkum,, ama bu sefer daha beter…Salaklık yılları
2013-     Rezillik … mide bulantısı ve keşkeler…istanbul’da iki dağ arasında git-gel..
2014- Dibe vuruş…Çaresizliğin vücut bulmuş hali...Gülümsemek bile imkansız...Ve yatağa mahkumiyet
2015- Aslında bir şey yok...Çok şey de var da, bir şey yok.. Yukardakileri düşününce bir şey yokmuş diyorum ama… Kalbim aynı acıyla yanıyor yine, sabahları mutsuz uyanışlar, kabına sığmamalar…Neden? Neden olacak.. Biyolojik saat diye bir şey var da ondan.. Var mı sancısız bir başlayış, yıllar yılı süren valizle yaşamalar..Var mı ait olunan bir yer ? …Ve ne aldın karşılığında , ne buldun…

Ah be salaklıklarım, ah be acziyetlerim, ah be keşkelerim…Neden bu kadar fakirliğe mahkum ettim kendimi…Neden bu kadar aciz bıraktım kendimi..Nden bu kadar hayallerimi yaşayabilecek güce sahipken beceremedim ve ezdim kendimi..Bana zarar veren bir tek ben oldum..Kıramadım zincirlerimi,,esir ettim kendimi..Ah be korkaklıklarım ,nedeninin nereye dayandığını bilmediğim hallerim…. ….
 Ve şimdi biyolojik saatim çalışıyor..Eylül çanları çalıyor...Pavlovun şartlanması gibi işte…Gelince sonbahar, yine benim içim acıyor….